Bilim Sanat İlişkisi Üzerine
Şahin KARAKAŞ
Bilim ve sanat, insanın doğayı, kendini, evreni, olay ve olguları anlama
çabası sonucunda ortaya çıkmış etkinliklerdir.
Bilim deneyseldir ve gerçekleri arama çabasıdır. Yasalar ortaya koyar.
Bilim, fiziki ve doğal evrenin yapısının ve hareketlerinin birtakım yöntemler
(deney, düşünce ve/veya gözlemler) aracılığıyla sistematik bir şekilde
incelenmesini de kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünüdür. Bilim,
Dünyayı gözlemlemek ve dünya ile ilgili
düşünce geliştirmek için kullanılabilecek en etkili yöntemdir.
Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak
anlaşılır. Sanatın kural tanımaz oluşu sınırlarını çizmenin imkansızlığını
ortaya koyar. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net
gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne
şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli
bir tartışma konusudur. Sanat ve buna bağlı olarak sanat eseri, insan yaşamının
belli zaman dilimlerinin sembolleşmesini, yani bireyin yaşamının o anki
kesitinin kayıt altına alınmasını sağlar.
Bilimin sanata entegre edilmesi
Çoğunlukla sanat ve bilim birbirinden bağımsız iki ayrı etkinlik olarak
düşünülür. Bu durumun oluşmasında bilimin değişmez olgular ve olayların
araştırılmasında uğraş verirken, sanat ise zaman ve topluma göre sürekli
değişebilen bir etkinlik anlayışından oluşmasıdır. Sanatta farklı akımlar
farklı zamanlarda ön plana çıkabilir. Sanatın daima yerel ve öznel (sübjektif),
bilimin ise daima evrensel ve nesnel (objektif) kalması onlar arasındaki temel
farklılığı yaratır.
Doğal bilimlerde, yeni bir paradigma oluşunca,
ilgili eski paradigma kendiliğinden geçersiz kalır. Başka bir deyişle, doğal
bilimlerde aynı doğa olayını açıklayan farklı iki teori bir arada yaşayamaz;
yanlışlığı ispatlanan teori kendiliğinden ayıklanır. Sanatta ise, yeni ve eski
paradigmalar bir arada yaşayabilir. Yeni bir sanat akımı, yeni bir sanat evresi
öncekileri geçersiz veya değersiz kılmaz.
Bilim sanat entegrasyonun aslında her dönem olduğu kanısındayım.
Bilimsel bilgi oluştuğu ilk andan itibaren sanatı etkilediği düşüncesine sahibim.
Örneğin mimari yapılarda sanat kaygısı içinde olan bir sanatçı var olan
bilimsel bilgiden bağımsız davranamaz. Hatta bilimsel bilginin sanatı ve
sanatçıyı sınırlandıran bir yönü olduğunu da düşünüyorum. Örneğin Da Vinci
Sultan II. Bayezid’e haliçte bir köprü yapma isteğini belirtirken mektubunda “Köprüyü bir bina kadar yüksek yapacağım.
Çok yüksek olduğu için, üzerinden kimse geçmeye razı olmayacak. Öyle bir köprü
yapacağım ki, yelkenleri fora olsa bile, bir gemi altından geçebilecek.
İsteyenleri Anadolu kıyısına geçirecek bir asma köprü yapacağım. Allah sizi bu
sözlere inandırsın.” Aynı zamanda “Leonardo
Da Vinci’nin 1502 ‘de bir vizyonu vardı; dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük
ve en güzel köprüyü inşa etmek.” Da Vinci estetik kaygısı olan bu köprüyü
inşa ederken bilimsel bilgiden bağımsız hareket edemezdi.
Aral, (1999)’a
göre sanat eğitiminde bilimsel veri ve olgulardan yararlanıldığı gibi sanat
dışı eğitimde de sanatsal veri ve olgulardan geniş olarak yararlanılabilir.
Dikmen (2012)’e göre bilim ve teknolojideki
gelişmeler, sanat dallarının yeni biçimler kazanmasına ve yeni sanat dallarının
ortaya çıkmasına yol açmıştır. Örneğin karakalem çizimlerinin en temel
unsurlarından biri olan gölge ve ışık bu sanat dalına yön verir. Çizilecek
model tespit edildikten sonra karar verilen ışık miktarı gölgeyi etkileyerek
çizilen modele hacim ve derinlik katar. Bilimin bu sanat uğraşındaki katkısı
estetik beklentiyi de karşılamış olur. Diğer bir örnek ise bilim ve
teknolojinin gelişimi ile ortaya çıkan kum sanatında görülür. Işığın ortaya
çıkışı ile gelişen bu sanat dalında ışık üzerine atılan kum taneleri ve
gölgelerden yararlanılır.
Sanatın bilime
entegre edilmesi
Sanatın özellikle çocukların yaratıcılığının
gelişiminde önemli rol oynadığını söyleyebilirim. Ayrıca farklı düşünen estetik
kaygısı olan bireylerin varlığı da bilime katkı sağladığı kanısındayım. Sanat
belli bir oranda çevreyi gözlemledir diyebiliriz. Bilimin en önemli
unsurlarından biri de doğada gerçekleşen olayların gözlemlenmesi ve açıklanmaya
çalışılmasıdır.
Günümüzde sanat teknoloji araç-gereçlerini
estetik açıdan çok etkilemiştir. Yeni çıkan her teknolojik alette estetik
kaygısı da artık vazgeçilmez bir istek olmuştur. Örneğin yeni çıkacak bir
telefon modelinde ilk çıkan modellerdeki kaba dediğimiz tabirin dışına çıkıp
zarif telefonlar istenmektedir. Ya da yeni yapılan savaş uçağında bilimsel
birçok alan yanında estetik kaygıda göz önünde bulundurulup bu istek göz ardı
edilmez. Hindistan’da yer alan ve çok beğenilen ipek kumaşın Avrupa ülkelerine
getirilmesi için yapılan coğrafi keşifler, bu keşiflerde kullanılan gemilerin
gelişimi gibi örneklerde sanatın bilim üzerindeki etkileridir.
Albert
Einstein “Hayal gücü bilgiden önemlidir” der. Bilimde ve sanatta yaratıcılık
eşit değerde kabul edilmektedir. Sanat çevresini hakkıyla algılayıp onu
biçimlendirmeye yönelmek için gereklidir. Yalnızca bakmak değil “görmek”,
yalnızca duymak değil “işitmek”, yalnızca ellerle yoklamak değil, “dokunulanı
duymak” yaratıcılık için gerekli ilk aşamalardır. (San, 1985: 17)
Sanatçı sanat eserinde tasvir ettiği bir
mekan ile ilgili, bazen her gün gördüğümüz ama fark edemediğimiz detaylarını
bize sunabilir. Bu gerekçe ile sanatın bireylerin olaylara bakış açısını
değiştirebileceği de söylenebilir.
Sanat
eğitimi bireylerin kişilik gelişimlerini, davranışlarını, dikkatlerini
yoğunlaştırmalarını ve gözlem yeteneklerini olumlu yönde etkilemektedir.
Bunların dışında sanat eğitimi yaşamı algılama, yorumlama, yaratıcılık, düşünme
sistemlerini geliştirme, iletişim becerilerini artırmada da etkili olmaktadır.
Özkeçeci, (2009)’ye göre sanat eğitimi;
gözlem yapma, özgün buluş ve kişisel yaklaşımları destekler, pratik düşünceyi
geliştirir. Olayları, olmadan da beyinde gerçekleştirebilme gücünü arttırır.
Bireyin becerilerini geliştirir ve sentez yapmasına yardımcı olur.
Türk eğitim sisteminde fen bilimler dersleri
çok önemsenir. Aslında birçok alanda başarılı olan bireyler yetiştirilir. Ancak
Özkeçeci, (2009)’ye göre eğitimdeki asıl başarı bilim ve sanatın işbirliğinde
aranmalıdır. Bu işbirliği olabildiğince gelişmiş ve bireyi kuşatıcı bir konumda
gerçekleştirilmelidir.
Kaynakça
3. Güler, T. Ve Akman, B. (2006) 6 Yaş
Çocuklarının Bilim ve Bilim İnsanı Hakkındaki Görüşleri. Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 31, 55-66.
4.
Mercin, L. Alakuş, A. O. (2007) Birey ve Toplum İçin Sanat Eğitiminin
Gerekliliği, D.Ü.Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi 9, 14-20
5.
Karaçay, T. BİLİM VE SANAT, Timur KARAÇAY, Başkent Üniversitesi, Fen-Edebiyat
Fakültesi, İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri Bölümü
6.
Uğurlu, H. (2008). Teknoloji Sanat İlişkisi: Günümüzde Teknolojik Sanatların
Amacı. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler , 247-260.
7.
Buyurgan, Serap ve Buyurgan, Ufuk. Sanat Eğitimi ve Öğretimi-Eğitimin Her
Kademesine Yönelik Yöntem ve Tekniklerle. 3. Baskı. Ankara. Pegem Akademi. 2012
8.
Aral, N. (1999). Sanat Eğitimi Yaratıcılık Etkisi. Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 11-17.
9. Prof. İlhan Özkeçeci,
“Eğitime Sanatın Katkıları ve Yansımaları”, International Symposium on
Sustainable Development, Bosna-Hersek Saraybosna: International Burch University, 9-10 Temmuz 2009
Borgata | Borgata Hotel Casino & Spa
YanıtlaSilBorgata 과천 출장마사지 Casino 나주 출장안마 & Spa is 서귀포 출장안마 an American Casino 안산 출장마사지 Hotel in Atlantic City, New Jersey. The casino features an 충청북도 출장샵 outdoor pool and a seasonal Olympic-sized